The Rooster

Sinema dünyasında, nadiren rastladığımız ama her izleyişimizde bizi içine çeken, yalnızca basit bir "tür" filmi olmanın çok ötesine geçen filmler vardır. İşte bu yapımlardan biri de, başroldeki küçük kasaba polisi Dan'in hikayesini anlatan film. Film, Dan'in en eski arkadaşının bedeninin, sığ bir mezarda bulunmasıyla başlıyor. Bu gelişme sonrası... Devamını Oku Sinema dünyasında, nadiren rastladığımız ama her izleyişimizde bizi içine çeken, yalnızca basit bir "tür" filmi olmanın çok ötesine geçen filmler vardır. İşte bu yapımlardan biri de, başroldeki küçük kasaba polisi Dan'in hikayesini anlatan film. Film, Dan'in en eski arkadaşının bedeninin, sığ bir mezarda bulunmasıyla başlıyor. Bu gelişme sonrası, seyircileri içine çeken bir gerilim öyküsünün içine doğru yol alıyoruz. Dan, hayatta olmayan dostunun başına neler geldiğine dair cevapları aramaya başlıyor ve bu arayışında hikayenin diğer önemli karakterine ulaşıyor; dengesiz bir inzivacı. Bu inzivacının, Dan'in arkadaşını en son gören kişi olabileceği ihtimali, filmdeki gizemi ve belirsizliği daha da arttırıyor. Film, basit bir cinayet araştırması hikayesinden çok daha fazlasını vaat ediyor. Dan'in, eski dostunu bulma ve gerçeği ortaya çıkarma konusundaki azmi, izleyiciyi kendine bağlıyor. Ayrıca kötü bir niyetle mi yoksa sadece bir kaza sonucu mu olduğu belirsiz olan bu ölüm, gerçeğin peşinde dolanan bir adamın trajik hikayesini daha da derinleştiriyor. Dolayısıyla, bu filmi yalnızca bir polisiye veya gerilim filmi olarak görmek, hikayenin karmaşıklığını ve duygusal derinliğini göz ardı etmek olur. Her sahnesi, her repliği ile izleyicisini derinden etkileyen bu film, insanın içindeki merak duygusunu en üst seviyeye çıkarıyor ve gerilimseverler için kaçırılmaması gereken bir seyirlik sunuyor.