New York'a Hiç Gitmedim

Televizyon sunucusu Lisa Wartberg'ın annesi Maria, hafıza kaybı ile sonuçlanan bir kazaya maruz kalıyor. Tek hatırladığı şey, hiç New York'a gitmemiş olması. İhtiyar kadın, daha fazla vakit kaybetmeden kendini bir gemiye gizlice yerleştiriyor. Maria'nın bu dramatik yaşantısının beyaz perdeye aktarıldığı film, bulmaca gibi kurgulanmış bir senaryosu... Devamını Oku Televizyon sunucusu Lisa Wartberg'ın annesi Maria, hafıza kaybı ile sonuçlanan bir kazaya maruz kalıyor. Tek hatırladığı şey, hiç New York'a gitmemiş olması. İhtiyar kadın, daha fazla vakit kaybetmeden kendini bir gemiye gizlice yerleştiriyor. Maria'nın bu dramatik yaşantısının beyaz perdeye aktarıldığı film, bulmaca gibi kurgulanmış bir senaryosu ile seyirciyi kendine çekmeyi başarıyor. Maria'nın hafıza kaybı ve New York ile olan bağlantısını, iç içe geçmiş bir dizi olayı çözerek anlamaya çalışan seyirci, bu süreçte Maria'nın deli dolu hayatına tanıklığa dönüşüyor. Lisa'nın annesi Maria'nın mekânı belirsiz bir gemiye sızmasının ardından hayatı, bilinmeyen bir maceraya dönüşüyor. Bu saf ve sevimli yaşlı kadın, belki de hayatının en büyük macerasının içerisine sürüklenirken, hafıza kaybının psikolojik ağırlığı, karakterin derinliklerini ve karmaşıklığını başarıyla seyirciye aktarıyor. Filmin ana karakteri Maria, hafıza kaybı yaşadığı bu süreçte bile esprili, neşeli ve umutlu kişiliğini korumuş. Her ne kadar anıları silinmiş olsa da, hayata dair neşesini ve küçük maceralara olan açlığını hiç yitirmemiş. Sonuç olarak, bu film, Maria'nın düşe kalka ilerlediği hayat yolculuğunu, hafıza kaybına rağmen umudunu yitirmeyen bir karakterin ısrarı ve neşesi üzerinden anlatan bir yapım olarak dikkat çekiyor. Hem dramatik, hem de umut dolu bir hikaye ile seyirciye ilham veriyor. Maria'nın yaşadığı bu gizem dolu macera, sizi de ekran başına kilitleyecek.